TYT Türkçe paragraf testi, öğrencilerin okuma-anlama becerilerini ve metin çözümleme yeteneklerini ölçen önemli bir araçtır. Paragraf Testi, anlam çıkarma, ana fikri bulma, metin içindeki detayları ve ilişkileri anlama üzerine 9 sorudan oluşmaktadır. Soruları çözerek, okuduğunuz paragrafları daha etkili bir şekilde çözümleyebilir ve TYT sınavı için bu konuda pratik yapabilirsiniz. Test, metin yorumlama yeteneklerinizi geliştirmeye yardımcı olur ve sınavda karşılaşabileceğiniz soru tiplerine hazırlıklı olmanızı sağlar.

Paragraf Testi

  1. Güzel bir romanı okurken kitap, kâğıt, sözcük ortadan kalkar, gitmediğimiz şehirlerde dolaşır, tanımadığımız insanlarla tanışırız. Maksim Gorki, fırıncı çıraklığı yıllarında, Tolstoy’un bir hikâyesini okurken öylesine kendinden geçer ki acaba kâğıdın içinde büyülü bir şey mi var diye havaya kaldırır bakar. Dile bu büyük gücü veren nedir? Ünlü Rus bilgin Pavlov, yaptığı denemelerle köpeklerde suni olarak çeşitli şartlı refleksler oluştur­ muştur. Köpeğe acıktığı zaman et verilirken bir de zil çalınır. Bu hareket tekrarlanınca köpeğin ağzından, sa­dece zil sesi ile de salgılar akmaya başlar. Tabii zil se­si karın doyurmaz ama etin hayalini uyandırır, işte insanın hayatında sözcükler de zil sesi gibidir. Gösterdikleri eşyanın hayalini göz önünde canlandırır.
    Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi­ ne başvurulmamıştır?
    A) Açıklamaya
    B) Tanımlamaya
    C) Kanıtlamaya
    D) Benzetmeye
    E) Örneklendirmeye
  2. Dilimize Arapçadan geçmiş olan “ahşap” sözcüğü, “ağaçtan, kereste ya da tahtadan yapılmış” anlamında kullanılır. Güzel desenli çok ince bir tahta levhanın düzgün ve sağlam tahta bir yüzeye tutkalla yapıştırıl­masına da “ahşap kaplama” denir. Bazı ağaçların sert ve sağlam odunu duvar, kapı gibi yapı öğelerinin ya da mobilyaların yapımına elverişlidir ama görünümü, rengi ya da damarlarının deseni istenildiği kadar güzel olmayabilir. Alttaki bu sağlam yüzeyi daha nitelikli ve güzel görünümlü bir ağaç levhayla gizlemeye dayanan ahşap kaplama çok eski bir tekniktir. Eski Mısırlılar 6000 yıl önce bu tekniği, “mumya” sandıklarına uygulamışlardır. Ahşap kaplamacılığı 17. yüzyılda Fransız mobilyacılar tarafından geliştirilerek “marketri” gibi başka mobilyacılık tekniklerine uyarlanarak Avrupa’da yeniden canlandırmıştır.
    Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
    A) Terimlere yer verilmiştir.
    B) Öğretici bir yol izlenmiştir.
    C) Değişik cümle türleri kullanılmıştır.
    D) Tanımsal nitelik taşıyan cümleler vardır.
    E) Alıntıya yer verilmiştir.
  3. (I) Ben denemelerimin okuru yoran bir havaya bürünmemesi için özellikle anlatımıma dikkat ederim. (II) Bir cümleden, öbürüne geçerken okurlarımın anlattıkları­ mı her an keyifle takip etmeleri için kılı kırk yararım. (III) Bu yüzden okura çekici gelen her yapıtım, aslında kendi yaşamımın bir iz düşümüdür. (IV) Bu titizliğim okura verdiğim değerden ve onların mutluluğunun, yapıtımın anlatımında gizli olduğunu bilmemden ileri gelir. (V) Çünkü okur, yazdıklarımı tartar, değerlendirir ve eğer yazdıklarımdan sıkılmışsa bir kenara atar yapıtımı. (VI) Onlar, anlattığım mükemmel düşüncelere ya da ideallere değil, bunları nasıl sunduğuma bakar.
    Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
    A) II.
    B) III.
    C) IV.
    D) V.
    E) VI.
  4. Yıllarını şiire vermiş olan sanatçı, şiirde yazılamayacak hiçbir konunun olmadığını savunur. Ona göre şiir bir söz sanatıdır; herkesin bilip her gün kullandığı sözcük­lere can verme, yeni bir anlam kazandırma sanatıdır. Fakat şiir, sadece sözcükler dizisinden ibaret değildir. Şiirin en büyük talihsizliği de kolay yazıldığının sanılmasıdır. Oysa şiir yazmak için yetenekten başka duyarlılık, heyecan, heves, kültür ve çaba da gereklidir.
    Şiirle ilgili görüşleri böyle açıklanan bir sanatçının aşağıdakilerden hangisini söylemesi beklenemez?
    A) Şiirde konu sınırlaması yoktur.
    B) Şiirde söz sanatlarından yararlanılmalıdır.
    C) Şiir yazarken günlük konuşma dilinden yararlanılır.
    D) Şiir yazmak için sadece kabiliyet yeterli değildir.
    E) Şiirde her sözcüğün anlamının olması gerekmez.
  5. Tarih, pek çok sanat yapıtına, özellikle de romanlara kaynaklık vazifesi görmüştür. (I) Dünya edebiyatına baktığımızda birçok romanın, tarihî bir olay üzerine kurgulandığını görürüz. (II) Bizde de pek çok roman­ da tarihin çeşitli devirleri konu alınmıştır, (III) Eski Türk devletlerinin kuruluşu, yükselişleri ve yıkılışları sırasında gelişen olaylar, romancılarımızın ilgisini çekmiştir. (IV) Ayrıca birçok yazarımız da yakın tarihimize ışık tutacak romanlar kaleme almıştır. (V)
    Bu parçadaki numaralanmış yerlerden hangisine düşüncenin akışına göre “Bu durum, edebiyatımız için de geçerlidir.” cümlesi getirilebilir?
    A) I.
    B) II.
    C) III.
    D) IV.
    E) V.
  6. (I) Günlük dilde çok sık kullanılan modern sözcüğüyle, sanatta ve edebiyatta kullanılan arasında büyük farklılıklar bulunmaktadır. (II) Bu ayrılığı ortaya koyabilmek için, sözlüğe bakmak gerekir. (III) “Türkçe Sözlük’’te modern sözcüğünün ifade ettiği kavram karşılığında “çağa uygun, çağcıl, asrî, çağdaş’’ açıklaması vardır. (IV) Sanatta ise modern sözcüğü, bireyi esas alan ve sanatın, kendisini konu haline getirdiği bir anlayışı kar­ şılar. (V) Modern sanat anlayışı, 1880’lerin sonlarından başlayarak İkinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesine kadar sürmüş bir zaman dilimini kapsar. (VI) Bu akım, gelenekten bütün bütün kopuşu sağlamak amacıyla ortaya çıkmıştır. (VII) Yepyeni anlatım teknikleriyle edebiyata ve sanata yeni bir soluk kazandırmıştır.
    Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?
    A) II.
    B) III.
    C) IV.
    D) V.
    E) VI.
  7. Bir ülkenin yönetimini ele alsaydım yapacağım ilk iş, hiç kuşkusuz dilini gözden geçirmek olurdu. Çünkü dil kusurlu ise sözcükler düşünceyi iyi ifade edemez. Düşünce iyi ifade edilemezse görevler ve hizmetler gereği gibi yapılamaz. Görev ve hizmetin gerektiği şekilde yapılamadığı yerlerde âdet, kural ve kültür bozulur. Âdet, kural ve kültür bozulursa adalet yanlış yolla­ra sapar. Adalet yoldan çıkarsa şaşkınlık içine düşen halk ne yapacağını, işin nereye varacağını bilemez.
    Konfüçyüs, bu sözleriyle aşağıdakilerden hangisini anlatmak istemiştir?
    A) Toplumsal yaşamdaki olumsuzlukların dilin gelişi­ mini engellediğini
    B) Bir toplumun gelişmesi için özgür bir düşünce or­tamına sahip olması gerektiğini
    C) Dilin toplumsal yaşamda ne kadar önemli bir yeri­nin olduğunu
    D) Bir dilin başka dillerden etkilenmesinin kültürel açı­ dan bir kazanım olduğunu
    E) Dilin toplumsal yaşamdaki değişimlere bağlı olarak sürekli kendini yenileyen bir yapısının olduğunu
  8. Sosyal ortam, insanların ilişkiler yumağı içerisinde bulunduğu yerdir. Sosyal ortam adı verilen bu organizasyonda bireyle toplumun birlikteliği kaçınılmazdır. Bir fi­lozofun dediği gibi, başkalarından farklı olan yanları­mızı göstermek için başka insanlar var olmalıdır. Roman gibi geniş imkânlara sahip bir edebi türü kullanırken yazarın sosyal ortam ağını dikkate almaması mümkün değildir. Sosyal ortam, akmakta olan su ve büyüyen bir orman gibidir. Balığın suyla, ağacın ormanla ilişkisi nasılsa insanın da sosyal ortamla böylesine kaçınılmaz bağları vardır. Çevresiyle sağlam bir iletişim içinde olan insanın sosyal ortamla olan bağları daha kuvvetlidir.
    Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
    A) Somutlama
    B) Benzetme
    C) Sözde soru cümlesi
    D) Terimler
    E) Tanık gösterme
  9. Bilimsel kitaplar okumayı eskiden beri severim, bun­lardan özellikle doğa bilimleri ile ilişkili olanlar ayrıca il­gilendirir beni. Bu konudaki buluşların, bulguların nasıl gerçekleştirildiği, ortada benimsenmiş kimi bilimsel gerçekler dururken onlarla yetinmeyip neden bir takım yeni araştırmalara kalkışıldığı sorunu elbette bunların başında gelir. Atom fiziğindeki patlama beni öyle­ sine ilgilendirmişti ki bu konuya ilişkin basitleştirilmiş kitapları su içer gibi okumuştum. Bunlarda beni en çok çeken, “bilim adamı” unvanını hak etmiş kişilerin kafa yapıları idi; bu kafalarda yeni buluşlara, yeni bulgulara yönelik olan gücün doğası merakımı uyandırıyordu. Zaman zaman bu alanda düş ve düşün gücümün sınırlarını zorlayan yolculuklara çıkarak bir sonuca varmaya bayılıyordum.
    Bu parçada sözü edilen kişi aşağıdakilerden hangisiyle nitelendirilemez?
    A) Okumayı seven
    B) Bilime ilgi duyan
    C) Meraklı olan
    D) Düşünmekten zevk alan
    E) Doğanın korunmasına çalışan

 

 

Cevap Anahtarı1B 2E 3B 4E 5B 6D 7C 8C 9E

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir