Paragraf testi, dil bilgisi ve okuma-anlama becerilerinizi ölçmenin etkili bir yoludur. Bu test, TYT Türkçe ve KPSS Türkçe sınavlarına yönelik olarak hazırlanmış, metin çözümleme, ana fikir bulma ve anlam çıkarma üzerine 8 sorudan oluşmaktadır. Soruları çözerek, paragraf içinde geçen fikirleri, detayları ve ilişkileri daha iyi anlayabilir ve sınav hazırlığınızı pekiştirebilirsiniz. Bu test, paragraf soruları için hazırlığınızı güçlendirecek ve sınavda karşılaşabileceğiniz soru tiplerine etkili bir şekilde hazırlanmanızı sağlayacaktır.

Paragraf Testi

  1. Yıl 1923’tür. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitiren genç edebiyat öğretmeni Ahmet Hamdi Tanpınar, Erzurum’a öğretmen olarak tayin edilir. Burası onun, hayatın gerçeklerini tanıyacağı, dolayısıyla memurluğa başlayacağı ilk yerdir. Yaklaşık bir yıl sonra Erzurum’da büyük bir deprem olur. Deprem ile ilk defa burada tanışan Tan- pınar, bu olaydan çok mu çok etkilenir. Deprem bu genç insanın ruhunda müthiş bir etki yapar, doğaya ve eşyaya bakış açısını değiştirir. Uyku, hayal, rüya, gece ve gelecek kaygısı gibi duygular onda iç içe geçer. Ruhunda büyük fırtınalar kopar ve bu fırtınalar onu edebiyat okyanusuna sürükler.
    Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
    A) Birden çok duyuya seslenildiği
    B) Yinelemelerden yararlanıldığı
    C) Nesnel bilgilere yer verildiği
    D) Öyküleyici bir yöntem izlendiği
    E) İç dünyaya ait betimlemelere yer verildiği
  2. Durup dinlenmeden hayatın dilini çözmeye çalışırım denemelerimde ben. Ne varsa, insanın hayata dokunduğu bu uçsuz bucaksız bölgelerde vardır çünkü. Burada deneme, komşularıyla alışverişe girer. Şiir, öykü, anı, portre… Bütün edebi türlerle arası iyidir, onlardan beslenir deneme. Onların bahçesine teklifsiz girip çı­ kar, gönlünün çektiğinden koparıp atar heybesine.
    Ben de yazarken bu türlerin geçişken sınırlarında konaklamayı, yazıyı başka bahçelere taşırmayı severim. Denemenin tadı, biraz da “türlü”ye benzeyen bu karakterinden gelir.
    Bu parçada sanatçı kendi sanat anlayışı içinde denemenin hangi özelliklerini ön plana çıkarmaktadır?
    A) Anlatımsal derinlik – yaşamdan beslenme
    B) Güzel duyusal (estetik) anlatım – samimilik
    C) Anlatımda özgürlük – zengin bir içerik
    D) Doğal söyleyiş – içe bakış yöntemi
    E) Düşünsel içerik – denenmemiş biçemler
  3. Sanat, hassas bir terazi ve âdeta matematik gibidir. Eğer içerisindeki formülleri çözemezseniz sonuca ulaşamazsınız. Bu durum, ezbere yapılmış bir yapıtta kendini hemen gösterir. Picasso’nun eserlerine ilk bakıldığında çok çocuksu gelir. Ancak usta bir sanat eleştirmeni ya da okuyucusu o yapıta baktığında karşısında müthiş bir sanatsal değer olduğunu, ciddi bir sanat felsefesi bulunduğunu ve içinde ciddi bir sis­ tematik altyapı barındırdığını hemen kavrar.
    Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
    A) Sanat dallarının kendine özgü kuralları, her sanatçı tarafından kavranamaz.
    B) Yetkin bir sanat yapıtı herkeste farklı duygu ve dü­şünceler uyandırır.
    C) Bir sanat yapıtındaki estetik kodları okumak yetkinlik gerektirir.
    D) Her yapıt belli bir emek sonucunda ortaya çıkar.
    E) Büyük sanatçılar yapıtlarını soyut bir biçimde su­narlar.
  4. Elbette olmuştur. Eksik kalmış, gereğince işlenmemiş, inceltilmemiş, rendelenmemiş, cilası eksik kalmış denemelerim vardır. Heba ettiğim konular da olmuştur. Hatta çoğu yazımı yeniden okuduğumda daha güzel bir biçimde yazılabilirdi diye hayıflanırım. İyinin sonu yoktur, bilirsiniz. Bir metin sonsuz kere yeniden yazılabilir ve biz, bunu hep isteriz.
    Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?
    A) Hak etmediğiniz halde ödül aldığınız bir yapıtınız var mıdır?
    B) Yazılarınızı oluştururken okurlarınızdan nitelikli eleştiriler aldınız mı?
    C) Kaleme aldıktan sonra beğenmediğiniz yazılarınız oldu mu?
    D) Okurlarınızı hayal kırıklığına uğratan bir yapıt kale­ me almaktan çekindiğiniz oldu mu?
    E) Okurlarınızla sıkı bir iletişim içinde olmanız yapıtlarınız üzerinde etkili olmuş mudur?
  5. Edebiyatın sesi, soluğu, tadı, kokusu dergilerde gezi­nir. Dergiler edebiyatın ön bahçesidir bir bakıma. O terbiyeden geçerek edebiyat ortamına gelir yazar ve şairler. Ve her dergi biraz amatörlük taşır içinde. Bunun diğer adı da heyecan ve umuttur. O umudu du­yanlar ve heyecanını yitirmeyenler için dergi sonsuza uzanan bir yürüyüştür. Ama ne yazık ki kurumsallaşa- mayan dergiler er geç kepenk kapatmak durumunda kalıyor. Aslolan devamlılık. Bu disiplini, ya ciddi kurumlar sağlayabiliyor ya da ömrünü bu işlere vakfet­miş fedakâr insanlar. Dergileri uzun yıllar yaşatacak olansa onu sürekli besleyecek usta bir kalem ekibi ve onların edebiyata kazandırdıklarıdır.
    Bu parçadan sözü edilen dergilerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
    A) istekli yazarlar için uzun soluklu bir yazın yolcuğu sunduğu
    B) Yazın yaşamına yeni başlayanlar için bir hazırlık aşaması görevi üstlendiği
    C) Sürekliliğinin belli bir sistem üzerine oturmalarına bağlı olduğu
    D) Okurlarca desteklenen dergilerin ömürlerinin uzun olduğu
    E) Edebiyatın kazanımlarını bünyesinde barındırdığı
  6. Ozanın son yapıtını okurken İlhan Berk’in ne kadar çok kimliğe sahip olduğunu fark ettim. Toplumcu gerçekçi olmuş, İkinci Yeni’ye katılmış, sonra her kuşakta yeni bir şair olmasını bilmiş. Sadece şiiriyle değil, klasik bir şair olarak fikirleriyle de şiir dünyamıza katkıda bulun­muş. Sadece ‘şiir imgesi’yle yetinmemiş, ‘şair duruşunu ve imgesi’ni de çok önemsemiş. Dünya şiirini çok iyi özümsemiş. Bütün dönemlerin hakkını veren şiirler yazmanın yanında çoğu zaman da döneminden, vaktinden önce şiirler yazmış. Onun gölgesinde yetişenler, bugünün şiirinin önünü açacak taze sürgünler haline gelmiş.
    Bu parçada İlhan Berk’le ilgili olarak aşağıdakilerin hangisinden söz edilmemiştir?
    A) Daha çok ulusal kaynaklardan etkilendiğinden
    B) Geniş bir şiir birikimine sahip olduğundan
    C) Düşünceleriyle yazınımıza fayda sağladığından
    D) Farklı yazın akımlarının içinde yer aldığından
    E) Öncü bir sanatçı olduğundan
  7. Sinema, televizyon ve tiyatro alanlarında oyunculuk tekniği açısından bir ayrım olduğunu düşünmüyorum. Üçünde de önemli olan sahici olabilmektir. Yalnız tiyat­ro bu işin ana kaynağıdır ve Antik Yunan Dönemi’nde başlayan bir hikâye anlatma geleneğine dayanır. Sine­ma ve televizyon dizilerinde vasat bir yeteneği ya da durumu, insanlara şahane gibi gösterebilirsiniz. Tiyat­roda ise seyirciyle oyuncu aynı anda nefes alıp verdi­ği için gerçek ile sahte olan, başarılı ile başarısız olan kolaylıkla ayırt edilebilir. Bundan dolayı bütün ustaları­mız tiyatroya “er meydanı” der.
    Bu parçada konuşan kişi aşağıdakilerden hangisi­ni vurgulamak istemiştir?
    A) İyi bir eğitim almanın tiyatro oyuncusu olmanın te­mel koşulu olduğunu
    B) Herkesin görsel sanatlar alanında başarılı olama­yacağını
    C) Sinema ve televizyon oyunculuğu arasında bazı farklar olduğunu
    D) Tiyatro oyunculuğunun diğer alanlara göre daha fazla ustalık gerektirdiğini
    E) Tiyatro alanıyla ilgili sorunları çözmede yetersiz ka­lındığını
  8. Yazarlarımızdan İstanbul’un kent dokusunu anlatırken gözlemlerinin yanı sıra yaşadıklarına yer vermelerini istedik. Ansiklopedik bilgiden mümkün olduğu kadar uzak durup kentin bilinmeyenlerini kendi gözlemleriy­le aktarmalarını bekledik. Oturdukları evin, mahallenin değişmesinden yola çıkarak kentin değişimini çarpıcı ve sürükleyici bir anlatımla satırlara dökmelerini öner­dik. Yazılanların, her gün önünden geçilen bir tarihi ya­pının, köşedeki kahvehanenin, fırının sırlı tarihini yan­ sıtmasını sağlamaya çalıştık.
    Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi, İstanbul’u anlatan yazarlardan istenen bir özellik değildir?
    A) Dili etkili kullanabilme
    B) Genç okurlara seslenme
    C) Tarihsel değişimlere yer verme
    D) Sıradan bilgileri kaleme almama
    E) Kahraman bakış açısıyla anlatıma dayanma

 

 

CEVAP ANAHTARI : 1A 2C 3C 4C 5D 6A 7D 8B 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir