Bugün KPSS Tarih dersimizde önemli bir konuyu ele alacağız: Şer’i Hukuk. Bu konu, Osmanlı İmparatorluğu ve diğer İslam devletlerinin hukuk sisteminde büyük bir yer tutmuş ve toplumsal düzenin sağlanmasında temel taşlardan biri olmuştur.
Şer’i hukuk, İslam dini esaslarına dayanan hukuk sistemidir ve İslam hukukunun kurallarını içerir. Bu hukuk sistemi, Kur’an, Hadis (Peygamber Muhammed’in sözleri ve fiilleri), icma (İslam alimlerinin görüş birliği) ve kıyas (mevcut hükümlerle benzerlik gösteren meseleler için yapılan kıyaslamalar) gibi kaynaklara dayanır. Şer’i hukuk, tarihsel olarak İslam devletlerinde uygulanmış ve günümüzde de bazı Müslüman ülkelerde çeşitli biçimlerde yürürlükte olan bir hukuk sistemidir. Şer’i hukuk, ibadetler, aile hukuku, miras hukuku, ceza hukuku ve ticaret hukuku gibi birçok alanda düzenlemeler getirir. Ancak, modern hukuk sistemleri ile birçok konuda farklılıklar gösterebilir. Örneğin, ceza hukukunda farklı suç tanımları ve cezalar olabilir ve bu durum, insan hakları ve uluslararası hukuk gibi modern kavramlarla bazen çelişebilir. Günümüzde, şer’i hukukun uygulanma biçimi ve kapsamı ülkeden ülkeye farklılık göstermektedir. Bazı ülkelerde tamamen uygulanırken, bazı ülkelerde yalnızca belirli alanlarda veya kişisel statü yasalarında uygulanmaktadır.
Öncelikle, “Şer’i Hukuk” nedir? İslam dininin kutsal kitabı Kur’an-ı Kerim ve Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v) hadislerinden kaynaklanan bir hukuk sistemidir. Şeriat, kelime anlamı olarak “yol” veya “izlenecek yol” anlamına gelir. İslam toplumlarında, Şer’i yasalar, hem bireylerin hem de toplumun yaşamını düzenleyen kurallar bütünüdür.
Osmanlı İmparatorluğu’nda Şer’i Hukuk, diğer hukuk normlarıyla birlikte kullanılarak karma bir sistem oluşturulmuştur. Osmanlı’da, Şer’i Hukuk’un uygulanmasında “kadı” denilen yargıçlar görev yapardı. Kadılar, belirli bir bölgede adaletin sağlanmasından sorumlu kişilerdi ve yerel halkın karşılaştığı hukuki sorunları çözmekle yükümlüydüler. Kadılar, dini ve hukuki eğitim almış kişiler olup, hem dini hem de dünyevi hukuk konularında karar verebilirlerdi.
Osmanlı İmparatorluğu’nda, Şer’i yasaların yanı sıra, Padişah fermanları ve kanunnameler gibi seküler hukuk kuralları da uygulanmaktaydı. Bu nedenle, Osmanlı hukuku, Şer’i Hukuk ile birlikte geleneksel Türk hukuku ve diğer örfî hukuk kurallarının bir sentezini oluşturuyordu. Bu durum, özellikle aile hukuku, miras hukuku ve ceza hukuku gibi alanlarda etkiliydi.
Osmanlı’da, toplumun büyük bir kısmı Müslüman olduğundan, halk genellikle Şer’i yasalara göre yaşamını sürdürüyordu. Ancak, gayrimüslim tebaa için kendi dinlerine özgü hukuk kuralları uygulanabiliyordu. Bu, Osmanlı’nın farklı din ve etnik kökenlere sahip insanların bir arada yaşadığı bir imparatorluk olması nedeniyle önemli bir esneklik sağlıyordu.
Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte, Türkiye’de hukuk sistemi laik bir yapıya kavuşmuş ve Şer’i Hukuk’un yerine modern hukuk sistemleri benimsenmiştir. 1926 yılında kabul edilen Türk Medeni Kanunu ile birlikte, Şer’i Hukuk’un etkisi sona ermiş ve günümüzde Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuk sisteminde Şer’i kurallar yer almamaktadır.
Bu hukuk sistemi, tarih boyunca sadece bir hukuk sistemi olarak değil, aynı zamanda İslam toplumlarının kültür ve medeniyetlerinin şekillenmesinde de önemli bir rol oynamıştır. Bu nedenle, tarih derslerimizde bu konuyu anlamak ve analiz etmek, geçmişteki toplumsal yapıları ve günümüze etkilerini kavramak açısından oldukça önemlidir.
Bu sistem, İslam medeniyetlerinin tarihsel gelişiminde merkezi bir rol oynamış ve birçok devletin hukuk sisteminde önemli bir yer edinmiştir. Bu hukuk sisteminin incelenmesi, geçmişin toplumsal ve kültürel yapısını anlamamıza yardımcı olacaktır.