I. TBMM 1921 Anayasası

 

Bugün sizlere Türk tarihinin önemli dönüm noktalarından biri olan ayrıca KPSS Tarih konusu I. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) ve 1921 Anayasası ‘nın önemi üzerinde duracağız. Bu konuyu anlamak, Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin nasıl atıldığını görmek açısından büyük önem taşımaktadır.

1921 Anayasası, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk anayasasıdır ve aynı zamanda Teşkilât-ı Esasîye Kanunu olarak da bilinir. Bu anayasa, 20 Ocak 1921 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından kabul edilmiştir. İşte 1921 Anayasası’nın bazı önemli özellikleri:

1. Egemenlik Anlayışı: Anayasa, egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğunu ilan eder. Bu, Osmanlı İmparatorluğu döneminden farklı olarak egemenliğin padişahtan alınıp millete verildiği anlamına gelir.

2. Meclis Üstünlüğü: Anayasa, TBMM’nin üstünlüğünü ve yürütme, yasama, yargı yetkilerini elinde bulundurduğunu belirtir. Bu, Meclis’in devletin tüm organları üzerinde yetkili olduğu anlamına gelir.

3. Hükümet Sistemi: 1921 Anayasası, yürütme gücünün Meclis’e ait olduğunu belirtir; bu nedenle parlamenter bir sistem öngörülmüştür. Bakanlar Kurulu, Meclis tarafından seçilir ve Meclis’e karşı sorumludur.

4. Merkezîyetçi Olmayan Yapı: Bu anayasa, Türkiye’nin vilayetlere (illere) ayrıldığını kabul eder ve illerin yerel işlerinde özerkliklerini tanır. Bu, yerel yönetimlerin yetkilerini artıran bir yapıdır.

5. Kısa ve Çerçeve Niteliği: Anayasa, sadece 23 maddeden oluşur ve bu yönüyle oldukça kısa ve çerçeve niteliğindedir. Detaylı düzenlemeler yerine genel ilkeler ortaya koyar.

1921 Anayasası, Kurtuluş Savaşı döneminde kabul edilmiş olup, savaşın getirdiği zorluklar ve meclisin acil ihtiyaçlarına yanıt verecek şekilde hazırlanmıştır. 1924 yılında kabul edilen yeni anayasa ile yürürlükten kaldırılmıştır.

Öncelikle, I. TBMM’nin kuruluş sürecine değinmeliyiz. Osmanlı İmparatorluğu’nun Mondros Ateşkes Antlaşması sonrasında işgallere maruz kalması, Anadolu’da ciddi bir direniş hareketine neden olmuştu. Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları, bu zor dönemde Anadolu’ya geçerek ulusal bir direniş hareketi başlatmışlardır. 23 Nisan 1920 tarihinde Ankara’da I. TBMM’nin açılması, bu direnişin örgütlenmesi ve milli iradenin temsil edilmesi açısından büyük bir adım olmuştur.

I. TBMM, Osmanlı Devleti’nin merkezi otoritesinin zayıfladığı ve halkın kendi gücünü bulmaya çalıştığı bir dönemde kurulmuştur. Bu meclis, bağımsızlık mücadelesinin siyasi kanadını oluşturmuş ve Kurtuluş Savaşı’nın yönetim merkezi olmuştur. Alınan kararlar, sadece askeri alanda değil, aynı zamanda yeni bir devletin temellerinin atılması yönünde de önemli adımları içermekteydi.

1921 Anayasası (Teşkilat-ı Esasiye Kanunu) ise Türkiye’nin ilk anayasası olarak tarihe geçmiştir. 20 Ocak 1921 tarihinde kabul edilen bu anayasa, o dönemin şartları göz önünde bulundurulduğunda oldukça önemli bir belgeydi. Anayasa, egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğunu vurguluyor ve bu yönüyle modern Türk devletinin temel felsefesini yansıtıyordu.

Anayasa, parlementer sisteme dayalı bir hükümet yapısını öngörmüş, yasama ve yürütme yetkilerinin TBMM’de toplandığını belirtmiştir. Ancak bu anayasa, savaş dönemi şartlarında oluşturulduğu için ayrıntılı bir metin değildir. Yine de, Türkiye’de cumhuriyetin ilanına giden yolda önemli bir adım olarak kabul edilmiştir. 1921 Anayasası’nda yer alan egemenlik anlayışı, Türk milletinin bağımsızlık ve özgürlük arzusunun anayasaya yansımasıdır.

1921 Anayasası’nın çıkarılmasıyla birlikte, meclis hükümeti sistemi benimsenmiş ve bu, milli mücadele döneminde hızlı ve etkili kararlar alınmasına olanak sağlamıştır. Ayrıca, bu anayasa ile birlikte vilayetlerin idari ve mali özerkliğini içeren maddeler de konulmuştur. Bu da yerel yönetimlerin güçlendirilmesi adına önemli bir adım olmuştur.

I. TBMM ve 1921 Anayasası, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesindeki kararlılığını ve yeni bir devlet kurma iradesini ortaya koyan önemli birer belgedir. Bu anayasa, o dönemin koşulları içinde hazırlanmış olmasına rağmen, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesini ve milli egemenlik ilkesini yansıtan temel bir metin olmuştur.

Bu önemli konuyu anlattıktan sonra, tekrar hatırlatmak isterim ki tarihi olayları değerlendirirken dönemin koşullarını göz önünde bulundurmak her zaman büyük önem taşır. Gelecekte bu bilgilerin sizlere ışık tutmasını diliyorum.

Yorum yapın