Atatürk Dönemi Dış Politika, çok boyutlu ve dengeli bir yaklaşımıyla dikkat çeker. Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarken, ülkenin bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü ve egemenliğini korumayı temel öncelik olarak belirlemiştir. Bu amaç doğrultusunda izlediği dış politika, barışçıl, realist ve milli çıkarları gözeten bir yapıya sahip olmuştur.
Mustafa Kemal Atatürk’ün dış politikası, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş döneminde benimsenen ve ülkenin uluslararası alandaki ilişkilerini şekillendiren temel ilkelere dayanır. Atatürk’ün dış politikası genel olarak barışçıl, ulusal bağımsızlığa odaklı ve çok taraflı diplomasiye dayalı bir politika olarak öne çıkmıştır. Bu politikanın ana hatları şu şekildedir:
1. Yurtta Sulh, Cihanda Sulh: Atatürk’ün en bilinen dış politika ilkelerinden biri olan bu söz, Türkiye’nin hem içte hem de dışta barış içinde yaşamasını hedefler. Türkiye, komşularıyla ve diğer ülkelerle barışçıl ilişkiler kurmayı amaçlamıştır.
2. Bağımsızlık ve Egemenlik: Atatürk, Türkiye’nin tam bağımsızlığını ve egemenliğini korumak için çalışmıştır. Bu ilke, dış politikada da bağımsız bir duruş sergilenmesini, başka devletlerin etkisinde kalınmamasını gerektirir.
3. Gerçekçilik ve Pragmatizm: Atatürk, dış politikada gerçekçi ve pragmatik bir yaklaşım benimsemiştir. Bu, ideolojik yaklaşımlardan ziyade, ulusal çıkarların ön planda tutulduğu bir politikayı ifade eder.
4. Uluslararası Hukuka ve Antlaşmalara Bağlılık: Atatürk, uluslararası hukuka saygı gösteren ve imzalanan antlaşmalara sadık kalan bir dış politika izlemiştir. Bu tutum, Türkiye’nin uluslararası alanda güvenilir bir partner olarak kabul edilmesini sağlamıştır.
5. Balkan Antantı ve Sadabat Paktı: Atatürk dönemi Türkiye’si, bölgesel iş birliğine önem vererek Balkan Antantı ve Sadabat Paktı gibi oluşumlarda yer almıştır. Bu paktlar, bölgesel barışı ve güvenliği artırmayı amaçlamıştır.
6. Misak-ı Milli: Atatürk’ün dış politikasında, Milli Mücadele sırasında kabul edilen Misak-ı Milli kararları büyük önem taşır. Bu kararlar, Türkiye’nin sınırlarını belirleyen ve dış politikada hedeflerini şekillendiren temel belgelerdir. Bu ilkeler doğrultusunda, Atatürk dönemindeki Türkiye, 20. yüzyılın başlarında uluslararası bir aktör olarak saygın bir konum kazanmış ve bu politikalar, sonraki yıllarda da Türkiye’nin dış politikasında etkili olmuştur.
KPSS Tarih, Atatürk’ün dış politikada benimsediği temel ilkelerden biri “Yurtta sulh, cihanda sulh” prensibidir. Bu ilke, Türkiye’nin savaştan yeni çıkmış ve yorgun düşmüş bir ülke olarak, barış içerisinde kalkınmasını hedefliyordu. Atatürk, savaşın getirdiği yıkımların farkındaydı ve bu yüzden barışçıl bir dış politika izleyerek yeni savaşlardan kaçınılmasını sağlamak istiyordu.
Atatürk’ün dış politikasının en önemli başarılarından biri, Lozan Antlaşması’nın şartlarının titizlikle korunması ve uluslararası alanda saygın bir yer edinilmesidir. Lozan, Türkiye’nin bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü tescil eden bir antlaşma niteliğindeydi ve bu başarının sürdürülebilmesi için dikkatli bir diplomatik denge sağlanması gerekiyordu.
Bu dönemde Türkiye, özellikle komşu ülkelerle iyi ilişkiler kurmaya özen göstermiştir. Bunun en somut örneklerinden biri, 1930 yılında Yunanistan ile imzalanan dostluk antlaşmasıdır. Türkiye ve Yunanistan, Balkanlar’da barışı koruma adına işbirliğine giderek, eski düşmanlıkları geride bırakmıştır. Bu işbirliği, Balkan Antantı’nın 1934 yılında kurulmasına zemin hazırlamıştır. Balkan Antantı, Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya arasında imzalanmış ve bölgesel barışı hedefleyen bir pakt olmuştur.
Diğer taraftan, Atatürk’ün dış politikadaki bir diğer önemli hamlesi, Milletler Cemiyeti’ne üye olunmasıdır. Türkiye, 1932 yılında bu cemiyete katılarak uluslararası platformda barışçıl bir ülke olduğunu vurgulamıştır. Bu üyelik, Türkiye’nin dünya politikasında daha aktif bir rol üstlenmesine olanak tanımış ve uluslararası alanda daha fazla saygınlık kazanmasını sağlamıştır.
Atatürk dönemi dış politikasının bir diğer önemli başarısı ise Hatay meselesinin çözülmesidir. Hatay, 1938 yılında düzenlenen bir halk oylamasıyla bağımsızlığını ilan etmiş, ardından 1939 yılında Türkiye’ye katılmıştır. Bu gelişme, Atatürk’ün sağlığında başlattığı diplomatik çabaların bir sonucudur ve Türkiye’nin toprak bütünlüğünü pekiştiren önemli bir hamledir.
Ek olarak, Atatürk’ün dış politikasında Sovyetler Birliği ile kurulan dostane ilişkiler de büyük bir öneme sahiptir. Türkiye, Sovyetlerle olan ilişkilerinde stratejik bir denge gözetmiş ve bu ilişki, iki ülke arasında karşılıklı fayda sağlayan bir işbirliğine dönüşmüştür. Özellikle ekonomik yardımlar ve askeri işbirliği noktasında Sovyetler Birliği ile olan ilişkiler, Türkiye’nin kalkınma sürecine katkı sağlamıştır.
Atatürk Dönemi Dış Politika, barışçıl, akılcı ve ulusal çıkarlara odaklanan bir yaklaşımla şekillenmiştir. Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası arenada güçlü ve saygın bir konuma gelmesi için çok yönlü bir diplomasi yürütmüş ve bu alanda kalıcı başarılar elde etmiştir.