Agop Dilaçar, Türkiye’nin dil bilimi alanındaki önemli isimlerinden biridir. 22 Mayıs 1895’te İstanbul’da doğmuş olan Dilaçar, Ermeni kökenli bir Türk dilbilimci ve dil reformcusudur. Asıl adı Agop Martayan’dır, ancak Mustafa Kemal Atatürk’ün önerisiyle “Dilaçar” soyadını almıştır. Bu soyadı, “dil açan” anlamına gelir ve onun Türk diline yaptığı katkılara atıfta bulunur.
Dilaçar, eğitim hayatına İstanbul’da başlamış, ardından Lozan Üniversitesi’nde dilbilim üzerine eğitim almıştır. Dilbilime olan ilgisi ve yeteneği, onu kısa sürede bu alanda tanınmış bir uzman yapmıştır. Dilaçar, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarında çeşitli okullarda öğretmenlik yapmıştır.
1932’de Türkiye’de Dil Devrimi başladığında, Atatürk’ün davetiyle Türk Dil Kurumu’nun kuruluş çalışmalarında yer aldı. Türk Dil Kurumu, Türkçenin sadeleştirilmesi ve zenginleştirilmesi amacıyla kurulan bir kurumdu ve Dilaçar bu kurumda başuzman olarak görev yapmıştır. Burada, Türk dili üzerine çeşitli araştırmalar yaparak ve makaleler yazarak, Türkçenin bilimsel temellere dayalı bir şekilde gelişmesine katkıda bulunmuştur.
Dilaçar’ın en önemli katkılarından biri, Türkçenin kökenleri ve yapısı üzerine yaptığı derinlemesine araştırmalardır. Bu araştırmalar, Türkçenin tarihî gelişimi ve diğer dillerle olan ilişkileri konusunda önemli bilgiler sağlamıştır. Ayrıca, Dilaçar, Türkçenin zenginleştirilmesi ve yabancı kelimelerden arındırılması yönünde önemli çalışmalar yapmıştır. Türk Dil Kurumu’ndaki çalışmaları sırasında, birçok sözlük ve dil bilgisi kitabının hazırlanmasına öncülük etmiştir.
Agop Dilaçar’ın çalışmaları sadece akademik çevrelerde değil, genel olarak Türk toplumunda da büyük takdir toplamıştır. O, dilin bir millet için ne denli önemli olduğunu ve dilin nasıl bir kimlik unsuru olarak kullanılabileceğini göstermiştir. Dilaçar’ın çalışmaları, Türkçenin modernleşme sürecinde önemli bir rol oynamıştır ve günümüzde de bu alandaki etkisi devam etmektedir.
Ömrünü Türk diline ve kültürüne adamış olan Agop Dilaçar, 12 Eylül 1979’da İstanbul’da hayatını kaybetmiştir. Ancak onun bıraktığı miras, Türk dili üzerine çalışan araştırmacılar ve akademisyenler için hâlâ önemli bir kaynaktır.